Güncelleme Tarihi: 30 Aralık 2023
Leonardo da Vinci’nin 16. yüzyılın ilk yarısında boyadığı La Gioconda yahut meşhur ismi ile Mona Lisa tablosu, uğradığı pastalı saldırı ile gündeme oturdu. Geçtiğimiz perşembe günü gerçekleşen olayın detayları ise şimdilik şöyle:
Kimliği yetkililerce henüz açıklanmamış olan bir adam, tekerlekli sandalyedeki bir kadın kılığına girerek Louvre Müzesi’ne giriyor. Mona Lisa tablosunun önüne geldikten sonra sandalyesinden kalkıp önündeki ufak bariyeri aşarak tablonun önündeki koruma camına birkaç defa vuruyor. Ardından üzerinde sakladığı kremalı pastayı cama fırlatıyor ve eliyle yayıyor. Havaya da güller fırlattıktan sonra müze görevlileri tarafından yakalanan eylemci, dışarıya doğru götürüldüğü esnada Fransızca bir şekilde şöyle diyor:
‘’Gezegeni düşünün. Gezegeni yok edenler var, onları düşünün. Bunu, bu yüzden yaptım.’’
Olay sonrası polise teslim edilen eylemciden Louvre Müzesi’nin şikayetçi olduğu kaydediliyor.
Maybe this is just nuts to me💀but an man dressed as an old lady jumps out of a wheel chair and attempted to smash the bullet proof glass of the Mona Lisa. Then proceeds to smear cake on the glass, and throws roses everywhere all before being tackled by security. 😂??? pic.twitter.com/OFXdx9eWcM
— Lukeee🧃 (@lukeXC2002) May 29, 2022
Hareket kabiliyeti kısıtlı kişiler için uygulanan müze prosedürlerinden faydalanarak tabloya daha yakın olmayı hedeflediği için tekerlekli sandalye tercih ettiğini düşündüğüm eylemcinin, neden kadın kılığına girdiğini henüz çözebilmiş değilim. Daha önce de maruz kaldığı saldırılar sonucu çeşitli zararlar gören tablonun bu saldırıdan hiçbir zarar görmeden sıyrıldığını belirtmek isterim. Öyle ki eserin, paha biçilemez olduğu için herhangi bir sigortası da bulunmuyor.
Olayın; televizyonda yer alan bir tartışma programında ‘’Memlekette bunca dert varken bu ne şimdi demeyin. Bu da işin magazin kısmı.’’ diye servis edilmesi vahametini bir kenara bırakalım, internette yapılan yorumlar da göz doldurmaya yetiyor.
Ne Düşünmeliyiz?
Fotoğraf: Thomas Ortega
Pek çokları için ‘’komik’’ bulunan bu saldırı, bazıları tarafından da ‘’bir sanatçının performansı’’ olarak tanımlanıyor. Neyse ki olayın dehşet verici boyutunun farkında olanlar da yok değil. Fakat genel kanı, eylemin ‘’çevreci’’ bir bilincin meyvesi olduğu yönünde. Sanırım bu çıkarım, eylemcinin ‘’gezegen’’ kelimesini cümle içerisinde geçirmesi üzerine inşa ediliyor. Aynı gülünç mantık silsilesini takip ettiğimizde eşini katleden bir adamın savunmasında geçen ‘’namus’’ kelimesi, bahsi geçen cinayeti ‘’namuslu’’ bir eylem kılmış oluyor.
Mona Lisa tablosunun sadece ses getirecek kadar ünlü olduğu için seçildiği, bunun çevre etiğine sığmayacak bir istismar olduğu, bu tablo düşünüldüğünde hiçbir sağlıklı zihnin aklına küresel ısıtma, karbon salımı veya ormansızlaşma gibi kavramların gelmeyeceği realitesi gibi başka açıklamaların üzerinde durmuyorum bile…
Bir de şu ‘’performans’’ bahsine değinmek gerekiyor sanırım. Bunu açıklamak için çok isabetli bir örnek olacağına inandığım Banksy’nin Kırmızı Balonlu Kız’ını ele alalım. Hani şu meşhur, satıldıktan hemen sonra kendini imha eden tablo…
Burada tablonun kendini imha etmesi tasarımın bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Yani tabloya vurulan ilk fırça darbesi ile tablonun kendini imha ettiği an arasındaki süreç eserin kendisine içkin. Olayın devamını takip etmemiştim. Fakat medyada aldığı karşılık göz önünde bulundurulursa eseri satın alan kişinin de zarar ettiğini pek düşünmüyorum. Bu da cabası…
Bana sorulacak olursa; Leonardo da Vinci bir şekilde dirilse ‘’Ya, bu eser benim. O yüzden ben bunu yakmaya karar verdim.’’ dese, tabiri caizse avucunu yalar. Çünkü bugün Louvre Müzesi’nde sergilenen Mona Lisa tablosu, bütün insanlığın müşterek malıdır. Nitekim daha evvel yazarın ölümü mefhumunda bunun üzerinde durmuştuk.
Peki; eylemcinin, bir şeyleri yıkarak kendini ve doğal olarak çarpık zihninin ürünlerini var etmeye çalıştığı bu insanlık adına utanç verici çabasını ne ile açıklayacağız?
Aslında bunun için tek kelime yeterli olacak…
Kapak Fotoğrafı: Jean Pierre