Dünya genelinde 3 aya yaklaşan pandemi döneminden hangi markalar ne şekilde çıkacak? Bunu yakın bir gelecekte göreceğiz. Bazı markalar süreç devam ederken sendeledi, bazıları ise bu süreçte güven kazandı.
Gelişmelerin, belirsiz bir geleceğin izinde günlük, hatta saatlik bir tempoda yaşandığı bu dönemde, markaların geleceğe odaklanmaktansa, anı yakalamanın peşinde olmaları da daha akla yakın geliyor.
Bu süreçte, satışa odaklanmak yerine, markayı sevenlere ya da henüz markayı yakından tanımayanlara, markanın DNA’sını ve felsefesini anlatan markalar uzun vadede, mevcut ya da potansiyel müşterileriyle daha sağlam bir bağ kurmuş olacaklar.
Bu tavrın insanların marka seçimlerinde etkili olmaması gibi bir alternatifi düşünmek çok zor. Bu öngörümü, çok yakın zamanda inceleme fırsatı bulduğum bir rapor da doğrular nitelikte.
Dünya’nın bir numaralı ‘concierge’ şirketi olan, İngiltere Kraliyet Ailesi’nin de hizmet aldığı Quintessentially kulübü üyelerinin görüşleri ışığında oluşturduğu ‘’The World After COVID-19: A New Luxury Era?” başlıklı raporda, yeni normal diye tarif edilen dönemde;
“Ait olmak” kavramının etrafında şekillenen eski lükse karşı, yeni lükste “olmak” kavramı öne çıkmıştı. Pandemi sonrası lükste ise ‘’yapmak’’ ön plana çıkıyor.
“Yapmak” kelimesini açmak gerekirse, markanın vizyon ve misyonunu doğrulayacak şekilde reel adımlar atması, gerçek anlamda müşterisine fayda sağlaması, duygusal bağ kurması ilk söylenebilecek başlıklar.
Tüm bu bahsettiklerime bir örnek vermek gerekirse, Omega’nın global web sitesinden ücretsiz indirilebilen dijital boyama kitabı, bir yandan çocuklara aileleriyle birlikte keyifli vakit geçirebilecekleri keyifli bir aktivite sunarken, diğer yandan da markanın tarihini ve ürünlerini hem küçüklere hem de büyüklere masalsı bir dille anlatıyor.
Bu duyarlı ve keyifli hamleler lüks markaların pandemi sonrası dönemdeki ayak seslerinin ilk notaları diyebiliriz.
