Güncelleme Tarihi: 13 Haziran 2021
Suç, belki insan kadar eski bir kavram. Eski Ahit’e göre Adem ile Havva’nın çocukları olan Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürmesiyle başlar belki. Belki Adem’in yasak elmaya uzanışı ile bu dünyadan da eski… Tabii ki artık suç denilince akla arzularının kurbanı olan Adem gelmiyor. Peki neden suç işleriz?
Suç, pek çok zaman yasalara aykırı olan fiiller olarak tanımlanır. Peki nedir yasa? İçeride mi yoksa dışarıda mı? Belki meselenin etik tartışmasını başka bir zaman yaparız. Ama aklımızın bir köşesinde şu soruyu tutmamızın da faydalı olacağını düşünüyorum: Legal olan her şey ahlaki midir? Örneğin vergiden kaçınmanın vergi kaçırmak olmadığı söylenir her zaman. Öyle ki akademilerde bile duyarsınız bu önermeyi. Vergi kaçırana suçlu, vergiden kaçınana da uyanık derler. Fakat biri legal biri de illegal olan bu iki eylemi yapan iki insan arasında ben ahlaki açıdan bir fark göremiyorum. Sizler görebiliyor musunuz?
Konumuzu etik tartışmanın dışında tutacak olursak, yani suçu illegallik ile denk tutarsak burada pek çok sebep bulmamız mümkün. Ekonomik sebepler, psikolojik sebepler, sosyolojik sebepler, nörolojik sebepler ve daha nicesi…
Psikolojik Yaklaşım
Psikolojik yaklaşım, suçun birey üzerinden açıklanılmaya çalışılması ile ilintilidir. Bir teze göre suç, diğer tüm davranışlar gibi öğrenilmiş bir davranıştır. Yani suçun normalize edildiği bir ortamda büyüyen bir birey gayet tabii suç işleyebilir. Aslında bu tez, insan psikolojisi üzerinde çevre faktörünü ön planda tutan bir yaklaşımın ürünü. Fakat bir başka psikolojik teze göre suç tamamen bilişsel bir sürecin ürünüdür ve bu da bizleri ister istemez psikanalize götürür.
Freudyen bir yaklaşımla suçu ‘’id’’, ‘’ego’’ ve ‘’süper ego’’ kavramları ile açıklayabiliriz. İd (alt benlik), cinsellik ve şiddet gibi zevk temelli içgüdülerimizin kümesidir ve aslında ilkel benliğimizdir diyebiliriz. Süper ego (üst benlik), bir bakıma vicdandır. İnsanın varlığında tüm ahlaksal kısıtlamaların temsilcisi ve ‘’ben’’ üzerinde bir denetleyici olarak yer alır. Ego (benlik) ise kabaca id ve süper ego arasında bir ara bulucudur.
Doğduğumuzda yalnızca alt benlik (id) vardır ve burada sadece zevk yer alır. İnsan, hayata iki içgüdü ile başlar; bunlar, eros (yaşam yahut cinsellik içgüdüsü) ve thanatos (ölüm yahut yıkım içgüdüsü)’dur. Benlik, insanın toplum realitesi ile kurduğu ilişkinin bir bölümünü oluşturur. Gerçekliğe uygun bir benliği olan insan, doyumunu erteleyebilir fakat tamamen vazgeçemez. Üst benlik ise ahlâk, suçluluk ve pişmanlık duygularını geliştirerek insanın toplumsallaşmasında temel güç olur. Bu şekilde üst benlik, bilincin ve ideal benliğin gelişmesini sağlar. İdeal benlik, “ne yapmamız gerektiğini” bilinç ise “yanlış davrandığımız zaman suçluluk duymamız gerektiğini” söyler. Psikanalize göre suç, benlik ve üst benlik gelişimindeki eksiklikler nedeniyle alt benliğin denetim altına alınamamasından kaynaklanır. Yani özetle çok gelişmiş alt benliğe sahip olan bir insan, sonunda suç işler.
Biyolojik Yaklaşım
Fotoğraf: Rodnae Productions
Bu bakış açısına göre suç, ya genetik olarak aktarılmış bir meyildir ya da sonradan meydana gelen biyokimyasal değişiklikler sonucu ortaya çıkar. Hatta bu fikre sahip bazı isimler suçun genetikliğine öyle inanıyorlardı ki suçlu fenotipleri bile oluşturdular. Yani onlara göre suçlu bir insan, bazı anatomik özelliklerine bakılarak yüzünden seçilebilirdi. Tabii ki bu artık ‘’Ben adamı yüzüne bakarak beş dakikada tanırım.’’ diyenler hariç geçerliliğini tamamen yitirmiş bir fikir.
Sosyolojik Yaklaşım
Sosyolojik yaklaşımlar, temelde sınıfsal ve sosyal farklılıkların üzerine kurgulanır. Bu yaklaşıma göre toplumsal gruplar arasındaki kültürel farklılıklar ve ekonomik şartlar gibi etmenler, bireyleri suç işlemeye iten sebepler üzerinde doğrudan belirleyicidir.
Aslına bakarsanız hiçbir yaklaşım tek başına suç eylemini anlamak ve tüm suçları kodlamak için yeterli değil. Görünen o ki ancak farklı bilimsel disiplinlerin ışığında, geniş bir yelpazede ele alınırsa suçu ve suçluyu anlayabilmek mümkün. ‘’İnsan neden suç işler?’’ sorusuna verilebilecek tek bir cevap yok. Fakat bu soruya verilebilecek elle tutulur tüm cevaplar, sağlıklı bireylerin oluşturduğu sağlıklı bir toplumsal düzenin tahsisi için son derece önemli gözüküyor.
Kapak Fotoğrafı: Kat Wilcox