Sürdürülebilirlik o kadar kapsamlı bir konu ki günlük hayatımızda neredeyse her eylemimizi daha sürdürülebilir hale getirmemiz mümkün. Açıkçası dünyamız için çalan tehlike çanlarını hesaba katarsak bu mantıkla atılacak her adıma da ihtiyacımız var. Nasıl bu göl, damla damla kuruduysa yine damlaya damlaya dolacak. Bunun için de her alışkanlığımızı tekrar gözden geçirmemiz şart ve elbette müzik dinlemek de buna dahil.
Müzik Dinlemek Dijitalleşti Ama…
Fotoğraf: Cottonbro
Şimdiye kadar rahatlıkla gözlemleyebileceğimiz bir eğilim var. Bir olay, konu veya araç ne kadar dijitalleşiyorsa o kadar sürdürülebilir bir hale geliyor. Mesela dijital şehirler ya da ofisler, daha çevre dostu bir şekilde hareket etmemize olanak sağlıyor. Ancak işin ilginç yanı, konu müzik dinlemek olunca bu durum biraz çetrefilli bir çehreye bürünüyor. Konuyu daha iyi ele almak için müziğin dijitalleşme serüvenine göz atmamız gerekiyor.
Sahnelenen müziğin ilk kez evlere girmesi, 1940’larda shellac isimli bir böcekten elde edilen fonograf plaklarla oldu. 10 yıl sonrasında ise plastikten üretilen bildiğimiz plaklar, evlerde yerini almaya başladı. Bu dönüşümü takip eden ve yine plastikten üretilen kaset ve CD’lerle birlikte müzik her evde yankılanmaya başladı, yani iyiden iyiye demokratik bir hale geldi.
2010’lara kadar hükümdarlığını sürdüren CD’ler, dijitalleşmeye yenilerek 2015’ten itibaren yerini müzik yayınlama ve dağıtım platformlarına bıraktı. Konuya düz mantık yaklaştığımızda, plastikten yapılan plak, kaset ve CD gibi ürünlerin tedavülden kalkmasını çevre dostu bir sonuç zannedebiliriz. Fakat işin aslı biraz farklı.
Sizce müzik dağıtım firmaları, hemen herkesin cebinden rahatlıkla erişim sağladığı o milyonlarca şarkıyı nerede depoluyor? Yanıt, devasa veri sunucularında… Bu sunucular, insanların epey geniş bir müzik yelpazesine böylesine rahat bir biçimde ulaşabilmesi adına hatırı sayılır bir enerji harcıyor. Glasgow ve Oslo Üniversitelerinin konuyla ilgili yaptığı araştırmaya göz attığımızda bu durum daha da rahat gözlemleniyor. Araştırmaya göre müzik dinlemek, plastik atıklar açısından eskisine göre daha çevre dostu bir durumda. Sayılara baktığımızda müzik endüstrisi, 2000’lerin başında 61 tona kadar plastik atık üretirken bu sayı günümüzde yalnızca 8 tona kadar indi. Ancak karbon salımı açısından eskiye oranla daha kötü bir durumda olduğumuz gerçeği de araştırmanın sonuçları arasında yerini alıyor.
CD’den müzik dinlemek, dijital platformlara oranla üçte bir oranında daha az karbon salımına neden oluyor. Hatta dijital müzik platformları yalnızca Amerika’da 200-350 milyon kilogram arası bir karbon salımına yol açıyor.
Yani plastikten kazanırken karbon salımından kaybediyoruz diyebiliriz.
Müzik Dinlemek Nasıl Daha Sürdürülebilir Olacak?
Fotoğraf: Clem Onojeghuo
Tüm bu verileri ve eldeki senaryoyu incelediğimizde ortaya çıkan sonuç kafa karıştırıcı.
Plastikten feragat edip eski yöntemlere mi yönelmemiz lazım?
Yanıt: Bazen evet.
Uzmanlar; bir albümü, sanatçıyı ya da parçayı tekrar tekrar dinlemeyi düşünüyorsak CD, kaset veya plakların daha sürdürülebilir olduğunu savunuyor. Bu sayede karbon salımını azaltıp toplam enerji tüketimini de kısıtlayabileceğimiz görüşü hakim. Fakat bu yöntem, sorunu tek başına çözecek kadar kuvvetli değil. Nitekim asıl yapmamız gereken şey, bu dijital platformları, sunucularını daha sürdürülebilir enerji kaynaklarıyla yürütmeleri için baskı altına almak. Aksi takdirde kanayan yaraya yalnızca pansuman yaparak nereye kadar ilerleyebiliriz? Sonuçta konumuz sürdürülebilirlik, bizim ihtiyacımız olan da sürdürülebilir çözümler. Tabii bu sürekli dinlediğimiz sanatçıların müziğine eski yöntemlerle ulaşma fikrini değersiz kılmıyor.
Hem sürdürülebilir enerji üretimi ve tüketimi için kendimizi dillendirip hem de bilinçli davranarak kendimizi tanırsak müzik dinlemek çok daha sürdürülebilir bir hale gelebilir.
Kapak Fotoğrafı: Matthias Groeneveld