Moda Yalnızca Giysiyle Değil, Değerle Başlar I Elif Çapçı Röportajı

Güncelleme Tarihi: 15 Haziran 2025

Beymen Group’un ilk sürdürülebilirlik raporunun lansmanı, Beymen Bardot’da gerçekleşti. Lansmanda Elif Çapçı’nın anlattıkları kadar samimiyeti ve gerçekçi verileri şeffaf bir şekilde sunması dikkatimi çekti. Lansmanın hemen ardından, Beymen Group CEO’su Elif Çapçı’ya sorularımı yönelttim. Röportajımız, lüksün anlamını, “Beymen Promise”in dönüşüm gücünü ve moda dünyasında etik ile estetiğin nasıl buluştuğunu merkeze aldı. Yalnızca rakamlarla değil, değerlerle ölçülen bir dönüşümün iç yüzüne birlikte baktık.

“Moda kendimize yakışanı giymek kadar, kendimize yakışanı yapmak” dediniz. Bu ifadeyi ilk duyduğunuz anı ve sizde yarattığı hissi bizimle paylaşır mısınız?

Beymen, Türkiye’de lüks moda ve yaşam tarzı denince akla gelen ilk adreslerden biri. Bu alandaki köklü deneyimimiz ve yıllar içinde kurduğumuz güçlü iş birlikleriyle önemli bir konumdayız.

Bugün lüks; maddi unsurlardan çok, anlamla, değerle ve deneyimle tanımlanıyor. Lüksün tanımı dönüşürken, anlamın merkezde olduğu; iyi olma halini, sürdürülebilirliği, sanatı ve gezegenin geleceğini içine alan her adımın birbiriyle etkileşim içinde olduğuna ve ortak bir zeminde buluştuğuna inanıyoruz. Aynı zamanda toplumun da lüks anlayışı değişiyor; lüks artık sadece estetik değil, aynı zamanda topluma yön veren, öncülük eden bir alan.

“Moda, sadece kendimize yakışanı giymek değil; kendimize yakışanı yapmak” anlayışı da bizim için en başından itibaren içselleştirdiğimiz ve Beymen’in değerleriyle güçlü biçimde örtüşen bir yaklaşım oldu.

Beymen Group olarak bizler için moda, yalnızca estetikten ibaret değil; aynı zamanda etik ve sorumluluk bilinciyle şekilleniyor. Bu yaklaşım, Beymen Promise çatısı altında oluşturduğumuz sürdürülebilirlik stratejisinin de temelini oluşturuyor.

“Dünyaya Sözümüz Var” diyerek çıktığımız bu yolculukta, bize yakışanı yapmak; çevre, toplum ve yönetişim alanlarında attığımız adımları somutlaştırmak anlamına geliyor. Modada iz bırakırken, doğadaki izimizi azaltmayı hedefliyoruz. Bu nedenle bu ifade bizim için yalnızca bir slogan değil; karar alma süreçlerimizi şekillendiren bir pusula. Hem yolumuzu aydınlatıyor hem de taşıdığımız sorumluluğu sürekli hatırlatıyor.

beymen

Beymen Promise, sadece bir sürdürülebilirlik stratejisi değil, aynı zamanda markanın yeni kimliğinin bir parçası gibi duruyor. Bu vizyonu inşa ederken sizi en çok zorlayan ya da dönüştüren ne oldu?

Beymen Promise, bizim için yalnızca bir sürdürülebilirlik stratejisi değil, aynı zamanda Beymen Group’un kültürel dönüşümünü ve geleceğe dair duruşunu tanımlayan yeni bir liderlik biçimi.

“Dünyaya Sözümüz Var” diyerek çıktığımız bu yolda, modada iz bırakırken doğaya olan etkimizi azaltmayı; topluma ve insana karşı taşıdığımız sorumluluğu içtenlikle sahiplenmeyi hedefledik.

Bu süreci şekillendirirken karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri, zamanla bazı hedeflerimizi yeniden değerlendirme ihtiyacı oldu. Sürdürülebilirliği ulaşılması gereken bir sonuç olarak değil; dikkat, şeffaflık ve kararlılıkla sürdürülmesi gereken bir yolculuk olarak ele almanın gerekliliğiyle karşılaştık.

Bu deneyim bize gösterdi ki dönüşüm, düz bir çizgide ilerleyen değil, değişken ve dinamik bir süreç. Yol haritamızı zaman zaman yeniden gözden geçirmek, gelişimin doğal bir uzantısı. Bu nedenle hızlı çözümler yerine kalıcı ve içselleştirilmiş bir yapı oluşturmayı tercih ettik.

Bu yolculukta beni en çok etkileyen şey ise dönüşümün dıştan içe değil, içeriden dışarıya doğru ilerlemesiydi. Sürdürülebilirlik yönetişimini oluşturan her kademedeki ekip arkadaşlarımızın katkısı, süreci çok daha anlamlı hale getirdi. Katılımın gönüllü olması ve sahiplenilmesi, bu yolculuğun özünü oluşturdu. Her birey gibi kurumların da sorumlulukları var. Artık sürdürülebilirlik bir seçenek değil; açıkça söylemek gerekirse, bir gereklilik.

Beymen Group olarak bu dönüşüme yalnızca sayısal hedefler açısından değil; uzun vadeli bir sorumluluk anlayışıyla ve değer temelli kültürel bir yapı inşa etme vizyonuyla yaklaşıyoruz. Bu doğrultuda, kararlılıkla ve birlikte yürümeye devam ediyoruz.

Sürdürülebilirlik gibi uzun soluklu ve çok katmanlı bir alanda, “ölçülebilirlik” kavramını Beymen özelinde nasıl tanımlıyorsunuz?

Sürdürülebilirlikte gerçek bir dönüşümden söz edebilmek için verilen taahhütlerin, somut ve ölçülebilir verilerle desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda Beymen Group olarak, sürecin en başından itibaren “ölçülebilirlik” ilkesini temel önceliklerimiz arasında konumlandırdık.

2023 yılının Eylül ayında kamuoyuyla paylaştığımız Beymen Promise sürdürülebilirlik yol haritamızın ardından, bu yıl ilk sürdürülebilirlik raporumuzu yayımladık. Bu rapor, 2024 yılı boyunca yürüttüğümüz tüm ESG performansını şeffaflıkla ortaya koyduğumuz önemli bir kilometre taşı oldu.

Süreci, GRI (Global Reporting Initiative) standartlarını esas alarak kurguladık ve uzman danışmanlarla birlikte yürüttüğümüz detaylı analizlerle destekledik. Danışmanlarımızın rehberliğinde çevresel etkilerimizi doğru biçimde ölçümlemek, karbon ayak izimizi hesaplamak ve uluslararası standartlara uygun şekilde izleyebilmek adına kapsam 1, 2 ve 3 emisyonlarımızı ayrıntılı biçimde ele aldık. Atık yönetiminden enerji tüketimine, su tasarrufundan sürdürülebilir ürün oranına kadar pek çok alanda izlenebilir bir yaklaşımı benimsedik.

Örneğin; 2024 yılında toplamda 922 ton atığı geri dönüştürdük, 45 tonun üzerinde geri dönüştürülmüş plastik ambalaj kullandık ve Private Label koleksiyonlarımızda sürdürülebilir ürün oranını %32’ye taşıdık.

Bizim için başarı yalnızca ulaşılan sayısal verilerle değil; bu verilerin arkasındaki sistematik dönüşümle anlam kazanıyor. Bu çerçevede, sürdürülebilirliği kurum kültürümüzün ve karar mekanizmalarımızın ayrılmaz bir parçası haline getirebilmek; çalışanlarımızdan tedarikçilerimize kadar tüm paydaşlarımızı sürece dahil edebilmek, en değerli göstergelerden biri olarak öne çıkıyor.

Lüks moda, geleneksel olarak “sonsuz kaynak” algısına dayanır. Beymen Reborn gibi döngüsel ekonomi uygulamaları bu algıyı nasıl dönüştürüyor sizce?

Sohbetimizin başında da belirttiğim gibi, lüks kavramı artık dönüşüyor. Bugün kalite, zanaatkârlık ve estetik kadar; anlam, sorumluluk ve sürdürülebilirlik de bu tanımın ayrılmaz bir parçası haline geliyor.

Beymen olarak, döngüsel modayı bu dönüşüm sürecinin merkezinde görüyoruz. Beymen Reborn platformumuz aracılığıyla, az ya da hiç kullanılmamış lüks ikinci el çanta ve ayakkabıları yeni sahipleriyle buluşturarak ürünlerin yaşam döngüsünü uzatıyoruz. Bu yaklaşım yalnızca çevresel etkileri azaltmakla kalmıyor; aynı zamanda daha bilinçli ve sorumlu bir tüketim anlayışını da destekliyor.

Reborn’a gösterilen yoğun ilgi bize önemli veriler sunuyor. 2024 yılı itibarıyla yaklaşık 15.000 başvuru aldık ve 4.435 ürünü döngüsel modaya yeniden kazandırdık. Bu da bize şunu gösteriyor: Lüks tüketici artık sadece yeni olana değil, değerini koruyan ve sorumluluk taşıyan seçeneklere de yöneliyor. Biz bu değişimi yalnızca bir satış modeli olarak değil; lüks moda anlayışında köklü bir kültürel dönüşüm olarak değerlendiriyoruz.

Reborn ile birlikte sahiplik kavramına yeni bir anlam, yeniliğe ise kalıcı bir değer katıyoruz. Döngüsel modayı, sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla lüks kavramının içine yerleştiriyoruz.

Sürdürülebilirlik yolculuğunuzda, moda tasarımcılarının ve kreatif ekiplerin rolü nasıl şekilleniyor? Bir tasarımı sadece estetik değil, aynı zamanda etik olarak da güçlü kılmak ne gerektiriyor?

Moda artık yalnızca estetik unsurlarla değil, etik değerlerle de şekillenen bir alan. Bu nedenle sürdürülebilirlik yolculuğumuzda, kreatif ekiplerimizin ve tasarımcılarımızın üstlendiği rol kritik bir öneme sahip. Beymen’in sektördeki konumu ise bize global tasarım dünyasıyla Türkiye arasında bir köprü olma sorumluluğunu da yüklüyor. Bu sayede dünya modasındaki gelişmeleri yakından takip edebiliyor ve edindiğimiz vizyonu Beymen dünyasına başarıyla yansıtabiliyoruz.

Bir ürünün ilettiği mesaj, aslında ilk tasarım anıyla birlikte şekillenmeye başlıyor. Bu yaklaşımdan hareketle önce sürdürülebilir ürün tanımımızı oluşturduk. Bu tanımı yaparken, uluslararası alanda geçerliliği olan sertifikaları esas alıyoruz. Jeanologia, LWG, BCI, European Flax ve FSC gibi belgeler, sürdürülebilirlik kriterlerimizi belirlerken başvurduğumuz en önemli referanslar arasında yer alıyor.

Bir tasarımın sürdürülebilirlik açısından güçlü olması; doğru materyal seçiminden üretim süreçlerinin şeffaflığına, ürünün uzun ömürlü kullanımına olanak tanıyan özelliklerinden geri dönüştürülmüş ham madde içeriğine kadar pek çok faktörün bir arada değerlendirilmesini gerektiriyor. Beymen olarak, private label markalarımızda bu yaklaşımı tasarım sürecimizin ayrılmaz bir bileşeni haline getirdik.

4.000’i aşkın çalışanı olan bir grubu sürdürülebilirlik konusunda inandırmak” ile “ilham vermek” arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?

Sürdürülebilirlik her işte olduğu gibi bir ekip işi. Bu anlayışla Beymen Group’ta, sürdürülebilirlik yolculuğumuzu kurum içinde yaygınlaştırmak ve sahiplenmek amacıyla çalışanlarımızdan oluşan 7 ana başlıkta komiteler ve onlarla birlikte sorumluluk alan çalışma grupları oluşturduk.

Bu komiteler: Çevre, Ambalaj, Döngüsel Moda, Ürün–Recycle, Tedarik Zinciri, Yönetişim ve İnsan başlıklarında yapılandı. Her birinde şeffaf, izlenebilir ve ölçülebilir hedefler tanımlayarak ilerliyoruz.

Bu süreçte çalışanlarımız yalnızca görevlerini yerine getiren kişiler olmadı; dönüşümün gerçek sahiplerine dönüştüler. Sürece aktif şekilde katkı sundukları ve birlikte şekillendirdikleri için, ikna edilmeye ihtiyaç duymadan gönülden çalışıyor, inanıyor ve öncelikle birbirlerine ilham veriyorlar. Bu içten bağlılık sayesinde, sürdürülebilirlik kurum kültürümüzün ayrılmaz bir parçası haline geldi.

Dışarıdan dayatılan değil, içeriden büyüyen bu dönüşüm ve birbirine ilham kaynağı olan ekip arkadaşlarımız, bizim için sürecin en değerli kazanımlarından biri oldu.

elif çapçı beymen

Kadın istihdamı ve yönetişimde eşitlik Beymen’in önceliklerinden biri. Liderliğinizde bu konuda nasıl bir dönüşüm gerçekleşti ve sizce hâlâ en kırılgan olan alan hangisi?

Kadın istihdamı ve toplumsal cinsiyet eşitliği, Beymen Group’un en temel öncelikleri arasında yer alıyor. Bu konudaki kararlılığımızı yalnızca sözle değil, somut adımlarla ortaya koyuyoruz.

2024 itibarıyla Beymen Group çalışanlarının %44’ü kadınlardan oluşuyor. Yeni işe alımlarda ise bu oran %50 seviyesinde seyrediyor. Bu bizim için son derece değerli bir gösterge olmakla birlikte, özellikle mağaza ekiplerimizde kadın temsiliyetini artırmak adına hâlâ kat etmemiz gereken bir mesafe olduğunun da farkındayız.

Perakende ve mağazacılık sektörü dinamikleri gereği zaman zaman daha zorlu koşullar barındırsa da, biz bu alanda da sürdürülebilir, kapsayıcı ve eşitlikçi politikalarımızla yol almaya devam ediyoruz.

Beymen Group olarak, Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni imzalayarak bu alandaki taahhüdümüzü daha da pekiştirdik. Bu çerçevede yönetişimden istihdama, eğitim olanaklarından kariyer gelişim fırsatlarına kadar birçok başlıkta kadınların güçlenmesini destekleyen uygulamaları hayata geçiriyoruz. Eşitlik ilkesini kurum kültürümüzün merkezine yerleştiriyor; yalnızca kendi organizasyonumuzda değil, içinde yaşadığımız topluma da olumlu katkı sunmayı önemsiyoruz.

Türkiye’deki tedarik zincirinin dönüşümünü birinci elden yaşıyorsunuz. Yerel üreticiler sürdürülebilirlik kriterlerine ne kadar hazır?

Türkiye’de lüks moda ve tekstil alanına dokunan her noktada aktif bir varlık gösteriyoruz. Bu nedenle tedarik zincirinin dönüşümünde de öncü bir sorumluluk üstleniyoruz. Bu dönüşümü ise tedarikçilerimizi seçerken uyguladığımız kural seti ve yürüttüğümüz düzenli denetim süreçleriyle sürdürülebilir kılıyoruz.

2024 yılı itibarıyla, tüm yerel tedarikçilerimizin %68’i ve stratejik öneme sahip kilit tedarikçilerimizin %94’ü çevresel ve sosyal kriterler çerçevesinde denetimden geçti. Denetim süreçlerinde performans kriterlerini karşılamayan 19 tedarikçiyle ise iş birliğimizi sonlandırdık.

Bu veriler bize gösteriyor ki, yerel üreticiler sürdürülebilirlik standartlarına her geçen gün daha fazla uyum sağlıyor. Ancak hâlâ atılması gereken adımlar var. Beymen Group olarak yalnızca kendi operasyonel alanlarımızda değil, tüm değer zincirimiz boyunca sürdürülebilirlik anlayışını yaygınlaştırmak için çalışıyoruz. Bu alandaki öncü rolümüzün farkındayız ve sektör genelinde dönüşümü desteklemeye kararlılıkla devam ediyoruz.

beymen promise

Beymen Promise’in 5 yıl sonra dönüp baktığınızda en gurur duyacağınız somut çıktısı ne olsun isterdiniz?

Beymen Promise’i 2023 yılında hayata geçirdik. 2030 ve 2050 hedeflerimizi net bir şekilde tanımladık ancak bu süreci hiçbir zaman kısa vadeli bir proje olarak ele almadık. Bizim için sürdürülebilirlik; belirli bir süreye sıkışmış bir girişim değil, sürekli gelişen ve her adımda daha iyisini amaçladığımız uzun soluklu bir yolculuk.

Bu yolculukta en çok görmek istediğimiz şey, belirlediğimiz çevresel, sosyal ve yönetişim odaklı hedeflerin şeffaflıkla ve somut verilerle hayata geçmesidir. Ancak bunun da ötesinde, Beymen Group bünyesinde sürdürülebilirliğin kurum kültürünün doğal bir parçası haline gelmesi ve tüm paydaşlarımız tarafından içtenlikle sahiplenilmiş bir yapıya dönüşmesi benim için en büyük mutluluk kaynağı olur. Çünkü biz bu süreci yalnızca rakamlarla değil, taşıdığı değerlerle anlamlandırıyoruz. Hedeflerimizin gerçekleşmesi demek, bu değerlerin kalıcılık kazanması demek. Ve bu, bizim için gerçek bir gurur vesilesi.