Kirli Yaşam Olur mu?

Kirli Yaşam Olur mu?

Adım Adım Sıfır Atık, sıklıkla temiz yaşamdan, temiz gıdadan, temiz temizlikten, temiz havadan, temiz enerjiden bahsediyor. Her şeyin artık bir temizi bir de pisi mi var? Kirli hava – temiz hava, kirli elma – temiz elma, kirli deterjan – temiz deterjan derken liste uzuyor. Bu nasıl bir temizlik veya kirlilik?

Tanrıça Hygieia ile Başladı…

Kirli Yaşam Olur mu?
Kirli yaşam olur mu: Hijyenin tarihi

Fotoğraf: Silviarita

Önce hijyen ile başlayalım. Hijyen kelimesi, Yunan tanrıça Hygieia’nın adından türetilmiş. Eski Yunancada sağlığa iyi gelen anlamında hugieinos kelimesinden geliyor. Hygieia, sağlıklı iken hastalanmadan yaşamayı sağlayan temizliği temsil ediyor. Babası tıp tanrısı Asklepios olan Hygieia, sağlığı korumayı ve hastalığı önlemeyi sembolize ederken kız kardeşi Panase ise iyileşme tanrıçası olarak tıbbi tedavileri ve önlemleri simgeliyor.

Buradan yola çıkarak hijyeni biraz açacak olursak öncelikle bu kavram, mevcut sağlığın korunmasını ve iyileştirilmesini kapsar. Buna ek olarak hastalıkların ortaya çıkmasının ve yayılmasının engellenmesini işaret eder. Bu yönüyle kişisel bakım çerçevesindeki bireysel hijyen ile toplum sağlığını gözeten (Devletler tarafından yürütülen sağlık hizmetleri) toplumsal hijyen boyutunu bütün olarak alır. Covid-19 nedeniyle yaşadığımız bu pandemi sürecinde bireysel hijyen ile toplumsal hijyenin rolünü ve önemini fazlasıyla idrak ettiğimiz bir dönemden geçiyoruz zaten.

Hijyen, Temizlik, Sağlık

Kirli Yaşam Olur mu?
Kirli yaşam olur mu: Hijyenin önemi

Fotoğraf: Moshehar

İnsanoğlu, ilk çağlardan beri sağlığıyla ilgilenmiş ve öncelikle sağlığını korumaya odaklanmış. Bunun bir gereği olarak da temiz olmaya ve kalmaya özen göstermiş. Günümüzde halen çocuklarımıza ilk öğrettiğimiz konulardan biri sağlıklı kalmak için temiz olmak gerektiği. Bunun için gerekli koşul da son derece basit. Su ve sabununuz varsa temiz olmamak için bir neden yok. Peki bu temiz olma çabasının biraz derinine inersek ve “temiz” derken daha geniş bir anlamı kast edersek?

Kimyasal Kirlilik

Kirli Yaşam Olur mu?

Fotoğraf: Monfocus

Kimyasal kirliliğin artık dünyanın başa çıkamayacağı noktaya geldiğini biliyoruz. Bu nedenle dünyanın sınırlarını aştığımızı dile getiriyor herkes. Stockholm Resilience Centre tarafından yapılan son araştırma bakın neler söylüyor: (1) 

Araştırma, sentetik kimyasalların ve yeni kimyasal parçacıkların, dünya sistemine geri dönülemez şekilde zarar verdiğini belirttikten sonra plastikleri de içeren çevre kirleticilerin, dünyanın kaldırabileceği sınırları aşmış durumda olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, 1950’li yıllardan beri zararlı kimyasalların üretiminin 50 kat arttığını tespit ederken 2050 yılında bu sayısının üçe katlanacağını öngörüyorlar. Araştırmaya göre 2000 ile 2015 yılları arasında yalnızca plastik üretimi %79 artmış!

Yine raporun kıymetli bulgularından devam edelim… Küresel piyasada 350 bin farklı çeşit imal edilmiş kimyasal olduğu saptanıyor. Nedir bu insan eliyle üretilmiş yeni kimyasallar? 

Plastikler, tarım ilaçları, böcek ilaçları, endüstriyel kimyasallar, tüketici ürünlerindeki kimyasallar, antibiyotikler ve diğer eczai ürünler. Her yıl artan biçimde yeni parçacığın çevreye karıştığını ekliyor rapor. Hatta öyle ki potansiyel sorunları kontrol altına almayı bırakın, hükümetlerin küresel ve bölgesel riskleri değerlendirme kapasitesinden daha hızlı bir şekilde bu kirleticilerin arttığını işaret ediyor. Plastik kirliliğine özellikle vurgu yapılan araştırmada gezegendeki toplam plastik kütlesinin, yaşayan tüm memeli kütlesinin iki katından fazla olduğu tespit edilmiş.

Kimyasal Kirlilik Ne Yapar?

Özellikle mikroplastikler ve nanoplastikler başta olmak üzere kimyasal kirleticileri, Kuzey Kutbu’ndan Güney Kutbu’na, Everest’in tepesinden okyanusların derinliklerine kadar her yerde bulmak mümkün. Madencilikten tutun değerli metallerin çıkarılıp işlenmesine kadar pek çok yer altı ve yer üstü faaliyet, dünyadaki kirliliğin artmasına neden oluyor. Bu durum, biyoçeşitliliği öldürdüğü gibi biyojeokimyasal döngüleri de olumsuz etkiliyor.

Peki, bizim hayatlarımız açısından bu güvenli kirlilik sınırını aşmak ne demek? Yediğimiz içtiğimiz her şeyde, kullandığımız her kişisel bakım ürününde, evimizi temizlediğimiz ürünlerde bulunan zararlı kimyasallar, önce bizi ve ardından dünyamızı kirletiyor. 

Örneğin plastik içeren ve plastik ambalajda aldığımız duş jelleriyle yıkanıp banyodan çıkınca temizlendiğimizi hissetsek de hem kendi sağlığımızı hem de dünyanın sağlığını tehdit ediyoruz. Cildimiz aracılığıyla bu kirliliğe maruz kalırken burnumuzla sentetik kokusunu içimize çekiyoruz. Üstelik atık su olarak evimizden ayrılırken başka su kaynaklarını kirletmek üzere yola çıkmış oluyor. Sonra plastik kabını çöpe atıyoruz ki o kap, doğada kalıyor. 

Doğada çözünmesi demek ortadan kalkması demek değil! Çözünmesi demek milimetre boyutunda ve hatta daha küçük parçalara bölünüp bizim göremediğimiz hale gelmesi demek. Bir başka deyişle doğadan ve dünyadan çekip gitmiyor bu atıklar…

İçeriğin Temiz Olması

Kirli Yaşam Olur mu?

Fotoğraf: Public Domain Pictures

Bu vesileyle temiz temizlik, temiz gıda, temiz kişisel bakım, temiz ev derken aslında yalnızca dışsal temizlikten söz etmiyoruz. Temizliği yaptığımız ürünlerin veya yediğimiz ürünlerin içeriğinin temiz olmasından bahsediyoruz. Temiz içerikli deterjan, temiz içerikli sabun, temiz elma derken aslında yukarıda bahsettiğimiz kimyasalları barındırmayan ürünleri kast ediyoruz. Bir de tabii temiz hava! 

Kimyasal kirliliğe neden olan maddeleri plastikler başta olmak üzere soluduğumuzu ve yuttuğumuzu gösteren çalışmalar var. Yine bilimsel araştırmalardan biliyoruz ki kimyasal kirliliğin dünyamızın üzerindeki etkilerinin yanı sıra insanların sağlığı üzerinde de doğrudan etkileri var. Hormonal hastalıklardan üst solunum yolu hastalıklarına, kanserden çeşitli iltihaplanmalara kadar sağlığımızı bozan sonuçlar yaratıyorlar. Zannediyorum bu nedenledir ki Fukuşima’dan 11 yıl sonra nükleer santrali işleten şirket aleyhine tiroit kanseri nedeniyle bir grup vatandaş dava açmış.

Temiz Yaşam: Sürdürülebilir ve Sıfır Atık Ürünler

Kirli Yaşam Olur mu?

Fotoğraf: Silviarita

Başladığımız yere geri dönersek sağlığımızı korumak için temizlik ve temizlik için de temiz içerikli ürünlere ihtiyacımız var. Bunun için etiket okumayı öğrenmek evet önemli. Benim gibi “Karınca duası yazıları göremiyorum!” diyorsanız eğer doğaya bakmakta fayda var. İnsan sağlığına, doğaya, hayvanlara ve diğer canlılara zarar vermeden temiz kalabilir, temizlik yapabiliriz. Doğal içeriklerden faydalanarak bitki özlerinden gelen zenginliği keşfedebiliriz. 

Evlerimizdeki hava kirliliğinin %30’undan fazlasının sentetik ve zararlı kimyasallar barındıran deterjanlardan, temizlik ürünlerinden, yumuşatıcılardan, oda kokularından kaynaklandığını bildiğimize göre önce evimizi bunlardan temizleyebiliriz. Ardından evet temiz hava hakkını savunabilir ve başta enerji olmak üzere temiz enerji talep edebiliriz. Veya temiz gıda için “zehirsiz sofralara”(2) destek olabiliriz.

Burada ön plana çıkan en önemli konulardan biri döngüsel ekonomi ve döngüsel ekonominin insan yaşamındaki rolü… Tasarım faktörü ile materyallerin ve ürünlerin doğal içeriklerle üretilmesinin, yeniden kullanılmasının ve atık haline gelmemesinin sağlanması buradaki en kritik nokta. Bu noktada sürdürülebilir ve sıfır atık ürünler elimizdeki en güçlü kozlarımız. Ürün döngüsü ile sağlık döngüsü birbirini tamamlasın diye…

 

Kapak Fotoğrafı: Engin_Akyurt

Kaynaklar: 

1 Persson, L., Carney Almroth, Collins, C.D., Cornell, S., de Wit, C. et.al. 2022. Outside the Safe Operating Space of the Planetary Boundary for Novel Entities Environ. Sci. Technol.

2 Buğday Derneği tarafından 2019 yılından beri yürütülen ve tarımda kullanılan zehirli kimyasalların engellenmesini hedefleyen projedir.