karbon kredisi

Karbon Piyasaları ve Karbon Kredisi

Bu yazıda karbon piyasalarına giriş yaparak, karbon ticareti sisteminin küresel ölçekte nasıl çalıştığına cevap vermeye çalışacağız. Bu uğurda; karbon ticareti nedir? Karbon kredisi ne demek? Karbon denkleştirme kavramı ne ifade eder? gibi sorulara yanıt vereceğiz.

Kyoto Protokolü

kyoto protokolü

Tüm bu piyasa ve beraberinde getirdiği kavramların oluşması Kyoto Protokolü’ne dayanıyor. Bu sebeple her şeyden önce Kyoto Protokolü nedir? sorusuna cevap vermek işimize yarayacaktır.

Kyoto Protokolü; Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) dahilinde imzalanan ve küresel ısıtma ve iklim krizi ile mücadele etmeyi amaçlayan bir anlaşma öncesi metnidir. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbondioksit ve sera etkisine sebep olan gazların salımını azaltmaya söz vermişlerdir. Kyoto Protokolü aynı zamanda BMİDÇS çerçevesinde imzalanan ilk uygulama metni olarak tarihsel bir öneme sahiptir. Protokol, 1997 yılında kabul edilmiş ve 2005 yılında ise yürürlüğe girmiştir.

Buna göre devletler prensipte iki gruba ayrılmışlardır. Gelişmiş ülkeler ‘’Ek-1’’, gelişmekte olan ülkeler ise ‘’Ek-1’de yer almayan ülkeler’’ olarak tanımlanır. ‘’Ek-2’’ ülkeleri ise ‘’Ek-1’’ ülkelerinin bir alt kümesini oluşturur. Ek-1 ülkeleri sera gazı salımlarını azaltmayı kabul etmiş ülkeleri, Ek-2 ülkeleri gelişmekte olan ülkelerin masraflarını karşılamakla yükümlü olan ülkeleri ve Ek-1’de yer almayan ülkeler ise sera gazı sorumlulukları olmayan gelişmekte olan ülkeleri ifade eder.

Protokolün iki ana dönemi olduğu kabul edilir. 2008-2012 yıllarını kapsayan birinci taahhüt döneminde Ek-1 ülkeleri için toplam salımlarını 1990 yılı seviyesine nazaran en az %5 oranında azaltma yükümlülüğü bulunmaktadır. 2013-2020 yıllarını kapsayan ikinci taahhüt döneminde ise 1990 yılına göre salımların en az %18 azaltılması kararlaştırılmıştır. Fakat ne yazık ki ilk dönemde taahhüt altına giren Avustralya, Kanada, Japonya ve Rusya ikinci dönemde yükümlülük üstlenmemişlerdir. Zaten Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi üzerine ikinci taahhüt dönemi sadece usulen kabul edilmiş ve işlevini tamamlamıştır.

Türkiye ise protokole 2009 yılında taraf olmuştur. Protokolün kabul edildiği 1997 yılında henüz BMİDÇS’ne taraf olmadığımız için sayısallaştırılmış sera gazı emisyon azaltım veya sınırlama yükümlülüklerine dahil olmamış, yani herhangi bir taahhüt altına girmemişizdir.

Peki ya Kyoto Protokolü doğrultusunda karbondioksit ve sera etkisine sebep olan gazların salımını azaltmaya söz veren ülkeler, kendi öz kaynakları dahilinde sözlerini yerine getiremezlerse ne olacaktır?

Karbon Ticareti Nedir?

Kyoto Protokolü, salımlarını azaltamayan ülkelerin karbon ticareti yoluyla haklarını artırarak sözlerini yerine getirmelerine olanak sağlar. Bu vesileyle karbon kredisi ve karbon denkleştirme gibi ekonomik modelleri içeren karbon piyasaları oluşmuş olur. Karbon piyasası genel hatlarıyla, Ek-1’de yer almayan ülkelerin sera gazı salımı sınırlamalarına tabi olmamalarına rağmen salımı azaltan projeler sayesinde karbon kredisi edinmeleri ve bu kredileri Ek-1 ülkelerine satmaları üzerine kurgulanmıştır.

Karbon piyasasının bir kısmı da şirketler düzeyindeki benzer uygulamaların tarif ettiği ‘’Gönüllü Karbon Piyasası’’ olarak anılır. Zaten Kyoto Protokolü’nün prensipteki tüm kuralları, pratikte karbon piyasası uygulamalarını belirleme işlevini ortaya koyar. İsterseniz gelin, karbon piyasanın esaslarına daha yakından bakalım…

Karbon Kredisi Nedir?

karbon kredisi

Karbon kredisi, en kaba tabirle karbon emisyonlarına yönelik bir izin belgesidir. Hem ülkeler hem de şirketler nezdinde karbon kredisi sağlanarak, kredi karşılığınca bir miktar daha emisyon hakkı elde edilmiş olur. Böylece örneğin şirketlerin, hem topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmek hem de uluslararası geçerliliğe sahip bazı prestijli akreditasyon belgelerini elde etmek adına taahhüt ettikleri sürdürülebilirlik hedefleri için tabiri caizse elleri rahatlamış olur. Çünkü takdir edileceği üzere zamanın ruhu hem toplumsal talepler hem de Environmental Social and Governance (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim), kısaca ESG gibi kriterlerle şirketlere iklim krizi karşısında bir rol biçilmektedir.

Karbon kredisini anlamak için basit bir misal verebiliriz. İki şirket düşünelim ve bu iki şirkete yılda 1000 ton karbon salımı hakkı tanımlanmış olsun. Birinci şirket 1500 ton karbon salımı yaparken, ikinci şirketin 500 ton salım yaptığı senaryoda birinci şirket cezai işlemlerden kaçınmak için gelir elde etmek isteyen ikinci şirketten 500 tonluk karbon kredisi satın alabilir. Böylece iki şirket de emisyona yönelik yükümlülüklerini yerine getirmiş olur.

Karbon Kredisi Nasıl Elde Edilir?

karbon
Fotoğraf: Pexels | Marcin Jozwiak

Aslına bakarsanız süreç oldukça basit. Karbon kredileri; Verified Emission Reduction (Onaylanmış Emisyon Azaltımı), kısaca VER olarak isimlendiriliyor. Karbon kredisi belli kategorilerde sera gazı azaltımı yapan projelerden sağlanabiliyor. Bu kategorileri şöyle sıralayabiliriz;

  • Tarım
  • Enerji Verimliliği
  • Endüstriyel Üretim / Kimyasal Proses
  • Ormancılık ve Arazi Kullanımı
  • Ulaşım
  • Yenilenebilir Enerji
  • Atık Yönetimi

Sertifika süreci karbon emisyonu yapan projeler için belli denetimlere tabi tutularak gerçekleştiriliyor. Karbon kredileri için pek çok standart mekanizması var. Bunlardan biri Türkiye’den de proje kabul eden Global Carbon Council (GCC). Projeler için sertifikasyon süreci bireysel olarak da yürütülebildiği gibi ilgili danışman kuruluşlar marifetiyle de yapılabiliyor.

Ülkemiz de bu konuda geçtiğimiz kasım ayında bir adım attı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), sera gazı emisyonunun azaltılmasını teşvik etmek amacıyla düzenlenen karbon piyasalarının işletilmesine ilişkin yönetmelik taslağını kamuoyu görüşüne açtı. Bahsi geçen taslak, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında sera gazı emisyon izninin dağıtımına ve alınıp satılmasına yönelik olarak karbon piyasalarının kurulması ve işletilmesini düzenleyen usul ve esasları belirliyor.

Yönetmelik taslağına buradan ulaşabilirsiniz.

Karbon Denkleştirme Nedir?

Karbon denkleştirme, ya da karbon dengeleme; yol açılan sera gazı salımının, ‘’eşdeğer’’ bir tasarruf stratejisi ile nötralize edilmesini tanımlar. Yani bir şirket açığa çıkardığı sera gazı salımına karşın, sera gazı salımını azaltacak temiz enerji projeleri geliştirmek, yenilenebilir çevre dostu enerji kaynaklarına yatırım yapmak, biyolojik çeşitliliği koruyan faaliyetler geliştirmek gibi uygulamalara başvurarak bir ‘’denge’’ oluşturabilir.

Düzenlenmiş Karbon Piyasası ve Gönüllü Karbon Piyasası Nedir?

karbon piyasası
Kapak Fotoğrafı: Pexels | energepic.com

Düzenlenmiş karbon piyasası, genel hatlarıyla bölgesel ya da ulusal düzlemde düzenlenmiş ticari ortamı tanımlar. Genellikle yasal düzenlemelere bağlı olan bu piyasa tipi günümüzde Çin, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde gözlemlenir ve etki alanını her geçen gün genişletmektedir.

Gönüllü karbon piyasası ise kişi ve şirketlerin tamamen bireysel kararları ile karbon emisyonlarını azaltmak veya dengelemek için başvurduğu yöntemleri içeren piyasa olarak tanımlanabilir.

2006 yılında 62,6 milyon euro değere sahip olan gönüllü karbon piyasasının 2022 yılında yaklaşık 400 milyon dolarlık değere ulaştığı söylenirken, 2030 yılına geldiğimizde ise bu değerin 10 ile 25 milyar dolar bandına yükselmiş olacağı öngörülüyor. Buna karşın karbon piyasasının toplam büyüklüğü 2006 yılında 20 milyar euro bandındayken Refinitiv’in verilerine göre 2022 yılında bu değer 261 milyar dolara dayanmıştı. Bugün de piyasa değeri her geçen gün büyümeye devam ediyor.

Karbon piyasası dünya çapındaki pek çok dev şirketin ilgisini çektiği gibi Türkiye’deki şirketlerin de odağında. Örnek vermek gerekirse geçtiğimiz yıl içerisinde bir yenilenebilir enerji firması olan Akfen, İngiltere merkezli EOS Climate&Energy şirketine gerçekleştirdiği karbon kredisi satışıyla 1.8 milyon dolarlık gelir elde etti. Açıklanan verilere göre şirketin bugüne kadar gerçekleştirdiği toplam karbon satışı miktarı 1.4 milyon tona ulaşmış ve buna karşın 2.5 milyon dolarlık bir değer yaratılmış durumda.

Ya da dilerseniz çok daha eğlenceli bir örnek verelim…

Taylor Swift ve Baş Belası Özel Jeti

Taylor Swift jeti
Fotoğraf: Pexels | Asad Photo Maldives

Dünyaca ünlü müzik ikonu Taylor Swift, aynı zamanda yol açtığı karbon emisyonu ile de gündemi meşgul ediyor. Geçtiğimiz aralık ayında sevgilisi Travis Kelce ile görüşmek için yalnızca üç ay içerisinde yaptığı özel jet yolculuklarıyla 128 tonluk karbon emisyonu yarattığı haberleriyle fazlasıyla konuşuldu. Bunun üzerine sanatçının sözcüsü karbon kredisini kastederek sanatçının harcadığından iki kat fazla karbondioksit satın aldığını belirtti.

Bu arada sanıyorum ki 128 ton karbon emisyonunun, yaklaşık 16 hanenin ortalama yıllık emisyonu ile eşdeğer olduğunu söylemekte fayda var. Ama Taylor Swift’in karbon kredisini nereden satın aldığı ve jet yolculuğu giderlerinin ‘’tam manasıyla’’ gerçeği yansıtıp yansıtmadığı bilinmediği için haberin devamı takip edilemiyor.

Dilerseniz bu haber ile daha fazla tartışılır bir hale gelen o soruyu gündemimize alalım…

Karbon Kredisi Etik Açıdan Doğru Mu?

karbon satın alma

Karbon piyasası ve sunduğu bütün ekonomik modelleri etik açıdan doğru bulanların sahip olduğu tüm argümanların temelinde oldukça anlaşılır bir fikir yatıyor. Buna göre karbon piyasasının sunduğu imkanlar, öne sürülen bütün çözüm önerilerinden çok daha gerçekçi ve pratik edilebilir… Pek çokları içinse karbon kredileri, yumuşak bir geçiş dönemi olarak algılanıyor. Hatta eskilerin deyimi ile ehven-i şer. Yani kötünün iyisi…

Buna karşın etik olarak doğru bulmayanların biraz daha temel kaygılara sahip olduklarını söyleyebiliriz. Bu kaygıların en başında çevresel yıkıma bir biçimde ‘’paha biçilmesi’’ hadisesi yer alıyor. Takdir edersiniz ki iklim kriziyle mücadele ederken altını en çok çizdiğimiz şey, tabiata maddi bir değer biçmenin ne kadar yanlış ve yıkıcı sonuçlara gebe olduğudur. Fakat karbon kredisi ve karbon denkleştirme gibi uygulamalar bir aşamada çevre katliamının katlanılabilir bir maliyetle denk olduğu alt metnini içeriyor.

Bu uygulama aynı zamanda ‘’öyleymiş gibi’’ gözükmenin ve sorumluluklardan kaçışın da kapısını aralıyor. Öyle ki bir oluşum karbon piyasasında yer alarak çevreye duyarlı adımlar atmaktan kaçınabilir ve günün sonunda yeterince karbon kredisi satın alarak kendini ‘’karbon 0’’ sürdürülebilir bir oluşum gibi gösterebilir.

Peki ya siz ne düşünüyorsunuz?