İki Kent: Hasankeyf ve Göbeklitepe

İki Kent: Hasankeyf ve Göbeklitepe

Güncelleme Tarihi: 13 Temmuz 2023

Hasankeyf ve Göbeklitepe… Aralarında yaklaşık 300 kilometre ve binlerce sene mesafe olan bu iki kenti birbirlerine bağlayan belki de sadece iki şey var: Dört buçuk milyar yıllık dünyada birinin batışı ile öbürünün yüzeye çıkarılışının aynı zamana tesadüf etmesi ve bugünlerde iki kentin sunduğu manzarayı da aynı günde deneyimleyebilmemiz.

Pera Müzesi, 17 Eylül tarihine kadar Isabel Muñoz’un Yeni Bir Hikaye Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Ateş Alpar’ın Taş Kabuk Sessiz isimli sergisi de Merdiven Art Space’de 15 Temmuz tarihine kadar görülebilecek.

Bu iki fotoğraf sergisinin de oldukça indirgemeci bir tanımla ‘’bir kenti belgelemek’’ ideasından yola çıktığını söyleyebiliriz ve yine tam da bu noktadan sonra bu iki serginin yolları bir daha hiç kesişmemek üzre ayrılıyor…

İki Kent: Hasankeyf ve Göbeklitepe
Fotoğraf: Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar Sergisi, Pera Müzesi

Göbeklitepe’ye bakan hemen herkes gibi Isabel Muñoz da kentin gizemine kapılmaktan alıkoyamıyor kendini. Zaten tarihin sıfır noktasına, insanlığın bilinen bu ilk hatırasına bakıp da başka bir şey ummak mümkün olabilir mi? Muñoz megalitlerin arasında gezinirken, ‘’ataları ile birlikte taş kadehlerden içip av ganimetlerini bölüşeceği’’ bir şölene dair kozmik bir davet duyumsuyor. Böylesi bir davete icabet etmemek öyle sanıyorum ki talihsizlik olurdu… Bu andan itibaren Isabel Muñoz, şamanik bir kültün öğretisini taşımanın heyecanıyla basıyor deklanşöre. Gösterinin her elemanı ‘’orada’’ olup bitene dair merakımızı diri tutuyor. Sanatçının elinde bu antik kent, bir tür fantasmaya dönüşüyor. Anıtsal boyuttaki baskılarla sergi alanı da bu ruha oldukça iyi hizmet edecek şekilde pratik edilmiş.

Ateş Alpar’ın izinden Hasankeyf’e gittiğimizde ise bu sefer vasat bir biçimde inşa edilmiş bir fantasmanın yıkılışına şahitlik ediyoruz. Taş Kabuk Sessiz sergisini gezdiğimiz zaman Baudrillard’ın işaret ettiği üzre televizyonu kapattığımız an biten Körfez Savaşı’ndan çok daha ötesi kalıyor zihnimizde.

İki Kent: Hasankeyf ve Göbeklitepe
Fotoğraf: Taş Kabuk Sessiz Sergisi, Ateş Alpar, Merdiven Art Space

‘’Sizleri modern hayatınızın gündelik sıkıcılığından çekip çıkaracak ilginç bir şeyler… İşte Hasankeyf! Batmadan evvel son bir kere görün!’’

‘’Evet evet… Birkaç yıl kadar önce bir turla gittim. Camiin minaresi hala görünüyor! Bir sürü story attım. Sen de mutlaka gör!’’

Genellikle sansasyonel performanslarıyla tanıdığımız Ateş Alpar’ın Taş Kabuk Sessiz başlıklı gösterisinde fotoğraflar, enstalasyonlar ve video işleri ile karşılaşıyoruz. Küratörlüğü Ekmel Ertan tarafından üstlenilen sergi, sular altında kalan Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ndeki toplumsal, kültürel ve ekolojik yıkımı gözler önüne seriyor. Sanatçı ise sergi ile ilgili şu sözleri dile getiriyor;

“İnsan merkezli bir ‘uygarlaştırma’ projesi olan Ilısu Barajı, sular altında bıraktığı devasa tarih yanında 80 bin kadar insanı yerinden etti. Bununla birlikte çok önemli bir biyoçeşitliliğe sahip Dicle Vadisi’nin yok olmasını beraberinde getirdi. Dicle’ye yapılan barajın etkisi sadece çevresel değil, sosyo-kültürel olarak da hissedildi. Bu seride kayıt altına alınan görüntüler zaman içindeki dönüşümlerin doğanın ve kültürün örgütlü bir şekilde yok edilişini belgeler. Kadim zamanların izleri silinirken zaman ve mekân, yaşam ve ölüm, iktidar ve karşı duruş birbirine dolanır. Modern zamanlara özgü olan yaşam ve ölümün birbirinden ayrılması bu yıkımla birlikte yeniden iç içe geçer. Aşina olunan yaşam biçimi ters yüz hâle gelir. Tahribat, yaşayanlar kadar hayatını kaybedenleri de etkiler. Doğayla bütünleşen ölü bedenler kolonyalist bir zedelenişe (yeniden) maruz kalır. Müşterek yaşamın tarihsel izleri silinirken hegemonik bir kültürel inşa süreci yaşanır. Bu ‘biz’e yabancı olmayan bir hikâyedir, anlatılan bizim hikâyemizdir.”

İki Kent: Hasankeyf ve Göbeklitepe
Fotoğraf: Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar Sergisi, Pera Müzesi

Alpar, Hasankeyf üzerine giydirilen hızlı tüketim illüzyonunu yırtıp atıyor. Artık telaşla boşaltılmış evler, geride bırakılmış eşyalar, aniden biten yollar, barikatlar, durup düşünen insanlar ve ‘’Dilerseniz ölmüşlerinizi de götürün.’’ diyen buyurgan bir ses var. Fakat tüm bunları sergilerken kentin üzerinde ‘’nereden geldiği belli olmayan katastrofik bir olayın sessiz mağduru’’ intibası uyandırtmıyor. Bilakis fotoğraflarda yok edilişin sıcaklığı ve hayatın bir biçimde devam edişi iç içe akıyor.

Sanıyorum ‘’bölge insanı’’ olmanın içgüdüsüyle nereye bakması gerektiğini bilen/hisseden sanatçı, sergilenen hemen her fotoğraf için tek bir kere basmış deklanşöre. Öyle ki sadece sanat eseri değil aynı zamanda birer döküman olan işlere baktığımızda bu dinamikliği rahatça görebiliyoruz.

Ateş Alpar; usanmadan, sıkılmadan, yüksek bir sesle baş ağrıtacak, mide bulandıracak kadar çok kaygımızı tekrar etmemiz gereken bir mücadeleye omuz veriyor.

Ve ‘’Böyle yaparsak işte böyle olur.’’ diyor…

Kapak Fotoğrafı: Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar Sergisi, Pera Müzesi