Yeşil devrim nedir?

Gerçekten Doğaya Bak!

Güncelleme Tarihi: 12 Eylül 2022

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin, önümüzdeki kasım ayında Glasgow’da gerçekleşecek olan iklim zirvesine kadar Paris İklim Anlaşması’nın onay sürecini tamamlayacağı açıklandı. Amerikan başkanı olduğu zamanlarda Donald Trump’ın Paris’le bir alakasının olmadığını iddia ederek ayrıldığı Paris Anlaşması, iklim krizi seferberliğinde oldukça önemli bir yer tutuyor. En son baktığımda Nikaragua gibi bir iki ülke dışında bütün ülkelerce ciddiyeti kavranmıştı. Artık biz de yapılan açıklamaya göre bir “Yeşil Devrim”in içerisindeyiz diyebilir. Peki yeşil devrim nedir? 

Yeşil Devrim

Bu yeni haberin sosyal medyadaki yankılarına bakacak olursak işler biraz karışık. Paris Anlaşması’nın öneminin altı çizilmekle beraber büyük bir kesim için Türkiye’nin samimiyeti sorgulanıyor. Anlaşmanın Türkiye’de topyekün bir yeşil devrime neden olmayacağını, sadece halkın üzerine binecek yeni vergilere yol açacağını düşünenler var. Tabii bir de acaba anlaşmada yer alan zengin ülkelerin fakir ülkelere sağlayacağı ‘’iklim finansı’’ meselesine ilişkin madde iştahımızı kabartmış olabilir mi sorusu mevcut.

Önümüzdeki yıllar kafalardaki soru işaretlerini birer birer silerken ülkeler arası anlaşmaların önemini bilen fakat alınan yasal kararların yeşil bir devrim için çok da büyük bir yer tutmadığını kavrayanlar için pek bir şey değişmeyecek.

Peki yasalar yapmak değilse nedir önemli olan?

Zihinsel Devrim

yeşil devrim nedir
Yeşil devrim nedir?

Fotoğraf: Juan Pablo Serrano Arenas

Takdir edersiniz ki yasalar, asıl mahiyeti kavranmadığı sürece çoğu zaman tam manasıyla uygulanamayan tepeden inme külfetler olmaktan öteye geçemiyor. İklim krizi ile mücadeleye yönelik yasalar da diğer konulardaki yasalar gibi gerekli eğitimsel, ekonomik ve gündelik toplumsal yaşantıya ilişkin altyapı çalışmaları yapılmadığı sürece havada kalacak.

Dilerseniz bu temel meseleye çok basit bir örnekle yaklaşalım;

Evsel atıkların ayrıştırılması, bizim için güzel bir örnek olaymış gibi gözüküyor. Sözgelimi Avrupa’daki pek çok ülkede vatandaşlar kah kendi hanelerinde kah apartmanlarında bunun için ayrılmış bir alanda çöplerini ayırıyorlar. Hatta bazı ülkelerde bu ayrıştırma için farklı renklerde çöp poşetleri kullanılıyor. Bu konuda art niyetli davrananlar için de ciddi cezai işlemler mevcut.

“Tamam. Biz de çıkartalım bir yasa, yapalım.’’ dediğiniz duyar gibiyim.

Yapamayız.

Meselenin sadece yasa yapmak olmadığına, altyapı çalışmalarının, ön hazırlıkların ne kadar önemli olduğuna bu ‘’yapamayız’’ üzerinden açıklık getireceğim. Örneğin önce kent hayatının fiziksel planlanmasının yol açtığı engellerle karşılaşacağız. Çöpleri nerede ayrıştıracağız? Sıkışıklığıyla göz dolduran mahalle aralarında konteynerler nerede duracak? Çöpleri toplayan araçlar bu süreç için gerekli donanıma sahip mi? Ben çöplerimi ayırırım da apartman görevlimiz bu işe ayak uyduracak mı?

Peki ya ekonomik altyapı?

“Ben eve zor ekmek getiriyorum. Bir de her nevi çöp için farklı poşet mi alacağım?’’ diyen bir vatandaşa ‘’Fakirliğini abarttığını düşünüyorum.’’ mu diyeceğiz?

Eğitim?

Yapması istenilen şeyin önemini bilmeyen bir vatandaşın üzerinde “yasa’’ etkisi ne kadar yer tutabilir ki?

Sadede gelecek olursak; yeşil bir devrim için çözüm, sadece bir zihin devrimi ile mümkün olabilir. Bu ancak çevreye yahut doğaya dönük bakış açısının ruhunu değiştirmekle mümkün. Doğanın; bizim için orada duran, basit, insan çıkarı söz konusu olduğunda kirletilebilir ve hatta biraz daha para için yağmalanabilir olduğunu düşünen insanlar için çıkarılmış olan yasalar, açıkları bulunacak basit engellerden öteye gidemez.

Her şeyden önce sahibi değil de bir elemanı olduğumuz bu kümenin estetiği ve kendinde güzelliği kavranmalı diye düşünüyorum. İnsana yaşam alanını ve yaşama olanağını sağlaması bir yana doğa, nitelikli ve insanca bir bir yaşamın ilhamını da kendi içinde taşıyor. Bu basit bir doğa kutsaması değil, özün bir uyanışı olarak kavranmalı. Bu noktada ‘’kendinde güzelliğin’’ altını çizmek istiyorum. Çünkü eğer bozmadan, yağmalamadan ve bir manada modifiye etmeye çalışmadan var olanın kendinde güzelliğini idrak etmeyi öğrenebilirsek sadece iklim krizinin önüne geçmiş olmayız. Doğanın bir elemanı olan kendimizin ve diğer tüm insanların güzelliğine, kendinde güzelliğine vakıf olmuş oluruz.

“Devrim mi? Buna kendi içimizde başlamalıyız.’’ klişesinin bir parçası olmak istemem. Fakat bu ilhamın engelleyebileceği şiddeti, kötülükleri, ayrımcılığı ve anlaşmazlıkları bir düşünsenize…

Kapak Fotoğrafı: Luis del Río