Gerçekten Dinleniyor Muyuz? Hedeflenmiş Reklamcılık Nedir?

Güncelleme Tarihi: 8 Şubat 2021

Aile veya arkadaşlarımızla sohbet ederken bahsi geçen bir ürünün birkaç gün sonra karşımıza reklam olarak çıkmaya başladığını fark etmişsinizdir. Daha önce Google’da aratmadığımıza emin olduğumuz, ihtiyacımız olsa da olmasa da ilgimizi çekebilecek o ürün bir şekilde kendini bize hatırlatıyor.  Sosyal medyada yayınlanan reklamlar öyle kişisel hale geldi ki sanki telefonumuz ne görmek istediğimizi biliyor gibi davranıyor. Peki, bu olay nasıl gerçekleşiyor? 

Reklamlar Ne İstediğimizi Nereden Biliyor?

Fotoğraf: Jo San Diego

Telefonumuza indirdiğimiz neredeyse tüm uygulamaların uygulama ilk açıldığında bizlere konum bilgisi, galeriye erişim, kamera ve mikrofona erişim gibi talepler sıralaması dikkatinizi çekmediyse, çekmeli. Kişisel verilerin gizliliği metinlerini genellikle okumadığımız gibi bu erişim taleplerine de üzerine düşünmeden izin veriyoruz. Hatta birçok uygulama, bu izinleri vermediğimiz takdirde düzgün çalışmıyor. Uygulamalar, biz uygulamayı kullanırken hakkımızda topladığı verileri 3. parti reklam firmalarına satıyor. Hem de uçuk fiyatlara!

Bu durumun İngilizcesi ‘targeted advertising’ yani hedeflenmiş reklamcılık. Bir çeşit çevrim içi reklam türü olan hedefli reklamlar; demografik özelliklerimize, önceki satın alma alışkanlıklarımıza veya davranışlarımıza göre yerleştiriliyor. Konum bilgisi ve uygulama sırasında bir şey kaydediyor olmamamıza rağmen açılan mikrofonumuzun anahtar kelimeleri yakalayarak kodlaması ve hakkımızda data havuzu oluşturması en bilinen veri toplama yöntemlerinden ikisi. 

Benzer şekilde herhangi bir web sitesine tıkladığınızda sağda solda çıkan çerezleri, cookie’leri kabul et şeklinde uyarılar görürsünüz. Çerezler, online hayatımızı kolaylaştırmak adına hesap giriş bilgilerimizi, daha önce kaç kere sayfaya giriş yaptığımızı, sepete eklediklerimizi ve web sitesini incelerken tercih ettiğimiz görüntüleme ayarlarını kaydeder. Çerezlerin reklam için kullanımı ise şu şekilde: Örneğin bilinen bir markanın alışveriş sayfasından tişört bakıyorsunuz diyelim. O sayfayı kapatıp başka bir sayfaya geçtiğinizde, bir önceki baktığınız sayfadaki tişört küçük kutular halinde kenarlarda reklam olarak size kendini hatırlatır. Hatta farklı markaların tişörtleri de arayışınızı fark edip ilginizi çekmek için karşınıza çıkmaya başlar. Farkında olmasak da bu şekilde gün içerisinde binlerce reklama maruz kalıyoruz ve ‘Ne olacak ki?’ diye düşünmemek gerek. 

Google aramasına “ads settings” yazıp arama sonucunda gezinirseniz, Google’ın sizin hakkınızda tahmin ettiği bilgilere ve ilgi alanlarınızın listesine ulaşabilirsiniz. 

Fotoğraf: Rajeshwar Bachu

Halihazırda ihtiyacımızdan çok daha fazla mal ve hizmet tüketirken daha fazla reklama ve alışveriş yapma dürtüsünün canlandırılmasına gerek var mı, sorgulamalıyız. Tüketimcilik şu anki haliyle gezegenimizi yeterince olumsuz etkiliyorken tüketici sayısı arttıkça durum ciddileşmeye devam edecek. Bizler birey olarak bu sistemi değiştirme, çok uluslu şirketleri aniden sorumluluk sahibi haline getirme gücüne sahip değiliz. Ancak, neyi nasıl tüketeceğimizi seçme şansımız var. 

Mevsiminde beslenmek, daha az et yemek, etik, düşük karbon ayak izine sahip ve yeşil markaları tercih etmek yani hayatımızı aktif olarak daha yeşil hale getirmek elimizde. Hayatımızın hemen hemen her alanında, aralarından seçim yapabileceğimiz daha yeşil seçenekler bir yerlerde var. 

Reklamlarını gördüğümüz bir ürünü satın aldığımızda kendimizi mutlu veya tamamlanmış hissedeceğimize inanabiliriz. Ne aldığımıza, ne almadığımıza ve nereden aldığımıza ilişkin kararlar reklamlara bağlı olarak değil, ihtiyacımıza bağlı olarak verilmeli.