Merdiven Art Space bugünlerde Melike Kuş’un ilk kişisel sergisi olan Eye to Eye in Dystopia (Distopyada Göz Göze) başlıklı gösteriye ev sahipliği yapıyor. 30 Aralık gününe kadar devam edecek olan sergi, galerinin Karaköy’deki mekanında görülebilir.
Melike Kuş mutlak bir şekilde ortaya koyduğu başka insanların portrelerinden aynı temsili yakalama becerisine sahip. Ortada inandırılması gereken bir model olmayacak olsa bile bu, sanatçının kendi kendisini yaratmak istediği temsile ne denli ikna ettiğini ele veriyor. İlk bakışta aynı temsile hizmet eden portreleri açıklamak için inanmak ve ikna olmak gibi mefhumlara başvurmak cüretkar tespitler gibi görülebilir. Fakat o zaman büyük bir ciddiyetle ‘’Buradayım ve bakıyorum.’’ diyen bu gözlerin ardına bunu dedirtecek bir başka fikir koymak gerekir.
Melike Kuş’un Eye to Eye in Dystopia seçkisini deneyimleyen her seyirci, portrelerde keskin bir şekilde ayrışan bu gözlerle bir şekilde etkileşime girecektir. Bu etkileşim olanağının sınırlarını keşfetmek için sanatçının ‘’gözlere’’ tayin ettiğini anlamak işimize yarayabilir.
Melike Kuş’un gözleri, kısım veya bir ayrıntı olmaktan ziyade birer aksamdır. Tıpkı işleyen herhangi bir makineden seçilebilecek bir parça hüviyetindeki bu gözler; bir yandan içinde bulunduğu sistemi işletirken, bir yandan da tek başlarına anlamlı birer bütündürler.
Bulundukları portrelerden keskin bir şekilde ayrışan bu gözler böylelikle alındıkları şeyin yalnızca birer ayrıntısı olma durumunun yaratacağı başarısızlıktan kurtularak kendi başlarına bağımsız birer imge haline dönüşürler. Sanatçının ustaca anlamlı bir hale getirdiği bu özerklik, bir yönüyle de inşa edilmek istenen bağlama hizmet edecektir.
Melike Kuş üretim pratiğinde genellikle ip, yün ve kumaş gibi doğal lifleri kullanıyor ve bunları modernize ettiği örgü ve nakış gibi geleneksel tekstil teknikleriyle işliyor. Aslına bakarsanız anlatısını doku kavramı üzerinden kurgulayan sanatçı için ipler, yalnızca birer materyal ve anlatının öğesi olmaktan ibaret değil. Aynı zamanda bilincinin başat dönemlerinden kalan birer hatıralar…
Öyle ki Kuş’un çocukluk yıllarında sık sık teyzesini ziyarete giderlermiş.
Oyuncaklarından uzak kaldığı bu zamanlarda teyzesi oyalanması için ellerine bir çift şiş ve ip tutuştururmuş. Sanıyorum bu, sanatçının malzemeyle kurduğu oldukça öznel bağı açıklamak için işimize yarayacaktır.
Güncel sergisinin dışında kalan işleriyle kıyasladığımızda sanatçının sergi için iplerle kendi üretim sürecinin özelinde alışılagelmişin dışında bir örüntü inşa ettiğini görebiliyoruz. Bu örüntü, daha önce bahsettiğim ‘’gözlerin keskin bir biçimde ayrışması’’ meselesini mümkün kılarak gösterinin anlatısını var ediyor; bakmak ve görmek…
Sanatçı; toplumsal olaylara yönelik bakış açımızın, bakmak ve görmek arasındaki ince çizginin bireylerin ilişkilerini nasıl şekillendirdiğini önemli ölçüde belirlediğini söyleyerek bu iki kavram arasındaki farkın toplumsal meselelere hassas bir şekilde yaklaşmamızı etkilediğini belirtiyor. Belirli bir olaya odaklanmışlığı sorgulama hevesinde olan sergi, seyircisine sadece alıştıkları duruma değil, aynı zamanda değişim ve dönüşüm için farklı bakış açılarına açık olmalarını hatırlatmak istiyor.