Dönüşümün Bilinci | Simbart Project

Dönüşümün Bilinci | Simbart Project

Güncelleme Tarihi: 2 Mart 2023

Dönüşümün Bilinci başlıklı karma sergi 25 Şubat 2023 tarihine kadar Simbart Projects’te görülebilir. Seçkide Ferhat Tunç, Kıvılcım Harika Seydim ve Ahmet Hamdi Soydemir’in çalışmaları yer alıyor. Gösteri tematik olarak çevre kavramına insan bilinci ve zamansallık mefhumları üzerinden yaklaşıyor.

Sergideki bütün eserler hem bilinç, zaman ve çevre kavramlarından oluşan bir trilojiyi var ediyorlar hem de bu triloji içerisinde var oluyorlar. Bütünün onu oluşturan parçalardan daha büyük olması, Dönüşümün Bilinci başlıklı sergide bizlere küratöryel bir başarıyı işaret ediyor.

Sergideki trilojiyi biraz daha görünür kılmanın eserler hakkında sohbet ederken işimize yarayacağını düşünüyorum. Seçkideki bilinç, zaman ve çevre kavramlarının oluşturduğu üçlülükten ‘’triloji’’ diye bahsediyor olmam yalnızca yan yana gelmiş üç kelime değil, bilakis karakteristik olarak birbirlerine bağıl kavramlar olduklarını vurgulamak istememden ileri geliyor. Sergideki bilinç kavramı, zaman ve çevre kavramlarına dışarıdan bakıp değerlendirmelerde bulunan bir olgudan ibaret değil. Aksine kendi varoluşunun da bu kavramların içerisinde vuku bulduğunu biliyor. Tıpkı Heidegger’in Dasein’i gibi… Haliyle sergide ele alınan çevre kavramı da basitçe bir şekilde doğa anlamına gelmiyor. Çevre burada ona bakan bilinci kendi içerisinde var ederken bilincin bakışlarıyla varolan bir gerçekliği ifade ediyor. Böylece Dönüşümün Bilinci sergisinde rastladığımız manzaralar, ilk bakışta kurgusal gibi gözükseler de kendi realitesi içerisinde kendilerini mümkün kılıyorlar.

Dönüşümün Bilinci | Simbart Project
Fotoğraf: Kıvılcım Harika Seydim, Her yerden uzakta (Ⅰ,Ⅱ)

Ve tüm bunlar kendi zamansallıkları içerisinde vuku buluyor… Adeta ‘’gerçek’’ diye bahsettiğimiz bu dünya yahut çoğu zaman farkını idrak edemediğimiz bir halüsinasyon, bir hülya gibi… Dönüşümün Bilinci sergisi de bu yaratılmış düzlemin bilincini açığa çıkarıyor.

Seçkide Kıvılcım Harika Seydim’in Her Yerden Uzakta serisinden üç karakalem işi ve aynı isimli bir video çalışması yer alıyor. Sanatçı insan ve doğanın arasının açılıyor oluşunu tekrar soyutlaştırmak üzere somutlaştırarak ‘’mesafe’’ kavramı üzerinden ele alıyor. Böylece doğa manzarasını bir başka evrene öteliyor. Bu işlere bakarken zihnimizde ‘’İnsan mı bu bilinçüstü yeni yerde değil, yoksa doğa mı artık burada değil?’’ sorusu beliriyor.

Dönüşümün Bilinci | Simbart Project
Fotoğraf: Ahmet Hamdi Soydemir, İsimsiz

Sergide Ahmet Hamdi Soydemir’e ait olan üç adet yağlı boya çalışması ile karşılaşıyoruz. Sanatçının zihninden taşan bu mekanların her birinde tutarlı olan tek şey, alışılagelmiş tutarlılığın her seferinde bozulması olarak karşımıza çıkıyor. Çevreyi, radikal derecede çapraşık bir bilinçle yeniden var eden gözlerin manzarasına şahit oluyoruz.

Dönüşümün Bilinci | Simbart Project
Fotoğraf: Ferhat Tunç, Yok-Yerler: Yüzeyi Aşındırmak

Son olarak sergide bir de Ferhat Tunç’un Geleceğini Düşleyen Yok-Yerler: Yüzeyi Aşındırmak başlıklı çalışması yer alıyor. İş, inşaatlarda beton alanını oluşturabilmek için kullanılan Plywood malzemesinin kazınması ile elde ediliyor. Sanatçı bu çalışmasında İstanbul’daki kentsel dönüşüm kapsamında ‘’farklılığını’’ yitirmiş yerlere odaklanıyor.

Esere adını veren ‘’yok-yerler’’ kavramı, Fransız antropolog Marc Auge tarafından ortaya atılmış bir konsepttir. Yok-yerler, insan tarafından bir mekana dönüştürülmemiş, ilişki kurulamayan, ‘’orada bulunmanın’’ neredeyse imkansız olduğu, geçici konuklarını anonimleştiren transit yerleri tanımlamak için kullanılır. Aslında bir bağlamda tüketim alanı olarak tanımlanabilecek bu yerlere otobanlar, otoyollar ve otoparklar örnek olarak verilebilir. Fakat bu tanım zamanla çöplükler gibi atıl gözüken alanları tanımlamak için ikinci ve tahrip edilmiş doğa alanlarını tanımlamak için de üçüncü bir anlam daha kazanmıştır.

Pek çok çağdaş sanatçının elinde tipik bir yalnızlık ve tektiplik vurgusuna hizmet eden bu imge, Ferhat Tunç’un elinde oldukça heyecan verici ve katmanlı bir hal alıyor. Sanatçı yok-yerler kavramına getirilen üç tanıma da aynı anda ışık yakan bir düzlem kurguluyor. Standart, tek tip konutlarla yürütülen inşaat sektörü farklılıkların yıkımının yanı sıra alanların maksimum verimlilikle kullanıması hezeyanını da doğuruyor. Böylece bir ‘’ev’’ ve ‘’yuva’’ olarak mekansallık kazanmış bu yerler, yalnızca işlevsel birer ‘’daire’’ ve ‘’konut’’ olarak yok-yerleşiyor. Aynı tavır kent hafızasını yok ederek İstanbul şehrini sosyal sürdürülebilirlik açısından atıl bir hale getirmiş oluyor. Bu da bizleri yok-yerler kavramının işaret ettiği ikinci anlama götürüyor.

İnsan eli değmişliğin yaratıcı bir metaforu olan Plywood materyali üzerindeki kazınmalar, alışılagelmiş ‘’müdahale’’ kavramının bir tür antagonisti olarak okunabilir. Doğa ve heterojen olanın yapay ve homojen olana müdahalesi… Sanatçının gösterisinde bu tabii saldırganlık ve hoşgörülebilir vandallık eylemi, hoşgörüsüz bir vandallığı ve insancıl olmayan bir saldırganlığı görünür kılıyor. Bu da bizleri yok-yerler kavramının işaret ettiği üçüncü anlama götürüyor.

Kapak Fotoğrafı: Simbart Projects, Dönüşümün Bilinci Sergisi